Yargılamada Sürelerin Uzunluğu ve Çözüm Yolları

Yargılamanın Gecikmesi

Yargılama sürelerinin uzunluğu, ülkemizi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde çoğu zaman mahkûm etmiştir. Geciken adaletin, adalet olmadığı da hepimizce bilinen bir gerçektir.  Yargılama sürelerinin uzunluğunun en fazla ıstırabını çeken hiç şüphesiz vatandaştır. Açtığı ufak bir davanın bile ilk celsesinin 6-7 ay sonraya veriliyor olması, sorunun bu yolla çözüleceğine olan inancı zayıflatmaktadır. Bu da yetmezmiş gibi bir süre sonra “bu saatten sonra çözülse ne olur ki” fikrine dönüşmektedir.  Bu sorunun temelinde, mevzuat açışından bir sorun yoktur. Mahkemelerin işleyişini düzenleyen kanunlar bu anlamda dünya standartlarında sayılabilecek düzeydedir. Ancak iş yoğunluğu ve personel yetersizliği ve her şeyden önce, yargı mensuplarının birtakım tutumları bu gecikmenin temel nedenidir.

Geciken Adalet…

Yargılama sürelerinin uzun olması ve bu sürenin uzunluğu nedeniyle açılan davalar; Ülkemizi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karalarıyla zor duruma sokmuş ve çoğu zaman mahkûm etmiştir. Geciken adaletin, adalet olmadığı toplumca bilinen bir gerçektir. Yargılama sürelerinin uzunluğu ise en fazla ıstırap elzemini çeken hiç şüphesiz vatandaş olmuştur. Açtığı ufak bir davanın bile ilk celsesinin 6-7 ay sonraya veriliyor olması, sorunun bu yolla çözüleceğine olan inancı zayıflatmakta, yetmezmiş gibi bir süre sonra “bu saatten sonra çözülse ne olur ki” zan ve fikrine dönüşmektedir.  Bu sorunun temelinde, mevzuat açışından bir sorun yoktur. Zira Mahkemelerin işleyişini düzenleyen kanunlar bu anlamda dünya standartlarında sayılabilecek düzeydedir. Ancak; iş yoğunluğu ve personel yetersizliği ve her şeyden önce, yargı mensuplarının birtakım tutumları bu gecikmenin temel sorun olarak teşkil etmektedir.

Adalet Bakanlığının, Türkiye’de yargıya olan güveni güçlendirmek, mahkeme ve savcılıkların verimliliğini artırmak, tarafların davaların ne zaman sonuçlandırılacağını öngörmelerini sağlanmak amacıyla ortaya koyduğu “hedef süre” uygulamasının temelleri 23.06.2017 tarihindeki Resmi Gazetede yayımlanan “Soruşturma, Kovuşturma veya Yargılama Hedef Sürelerinin Belirlenmesi ve Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik” ile düzenlemiştir. Yargılama için hedef sürenin belirlenmesi, bu sürenin ne zaman başlayıp, ne zaman biteceği, davaya taraf olanları ve diğer ilgililerin nasıl bildirileceği burada düzenleme altına alınmıştır.

Buna göre, bir dava açılınca, bu konuda hâkimden havale alınıp dosya tevzii bürosu aracılığı ile ilgili mahkemesine gönderilmek üzere kayda alınır. Akabinde davacıya “tevzi belgesi/formu” (yani dosyanın hangi mahkemeye dağıtıldığına dair belge) verilir. Bu formun üzerinde yargılamanın bitirileceği hedef süre yani tarih yer alacaktır.  Bu hedefin yanında,  “belirtilen sürede soruşturmanın/yargılamanın sonuçlandırılması hedeflenmekte olup, bu hedefin gerçekleştirilmesinde tarafların ve avukatların katkı ve desteği büyük önem arz etmektedir. Taraflardan kaynaklanan sebeplerle meydana gelen gecikmelerin hedef sürenin hesabında dikkate alınmadığı da göz önünde bulundurularak, bu hususlara hassasiyet göstermenizi rica ediyoruz”şeklindeki not yer alacaktır. Yeni adli yılla birlikte yani 01.09.2018 tarihinde başlayan uygulama, bu tarih itibarıyla açılan davaları içerecek ve hedef süreler, 01.01.2019’dan itibaren taraflara bildirilecektir.

Hedef  Süre Tayini

Belirlenen soruşturma ve kovuşturma süreçlerine ilişkin hedef süreler, UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) üzerinden hâkim ve savcılar tarafından takip edilecek ve hedef sürelerde tamamlanmayan soruşturma ve davaların nedenleri de sisteme giriş yapılacaktır. Yani hâkim ve savcı hedef süreye niçin uyulmadığını yani öngörülen işlem için neden sürenin aşıldığı sisteme işleyerek, belirtecektir. Böylece, gecikmeye sebep veren unsurlar ülke genelinde ve yerel düzeyde belirlenecek ve takip edilecek konuma alınacaktır. Bu önemli bir veri olarak, ülkedeki yargı faaliyetini gecikmesinin temel sebepleri en gerçekçi biçimde ortaya çıkmış olacaktır.

Süreleri Yönetebilmek

Bu sürelere uyulması için, herkesin üzerine düşen görevler bulunmaktadır. Meseleyi sadece hâkim-savcı bağlamından bakarak kurgulamak hatalıdır. Davanın bitmemesi için çalışan bir davalı tarafın yaptıklarını görmezden gelirsek, ya da aslında yargının konusu olmayacak kadar basit bir mesele için “yargı yolunu” seçmenin önünü açmışsak, dünyanın eğilimi olan alternatif çözüm yollarını gündeme getirmiyorsak, hedef süre konusunda kolaya kaçmış oluruz.  Özellik yargının üç temel unsuru olan Hâkim, Savcı ve Avukatın, bu süreye uyulması için azami gayret göstermesi şarttır. Bu da yetmez, ülkemizde birçok meselenin yargı konusu olmaktan çıkması mümkündür. Geçmişte, veraset ilamı sadece mahkemelerden alınabiliyordu. Artık şimdi bunu şimdi noterlerde yapmaktadır. Bunu gibi dava konusu olan işlemlerin bu şekilde yapılması mümkündür. Örneğin, ortaklığın giderilmesi meselesinde noterlere görev verilebileceği gibi, alternatif çözüm yollarına  (müzakere, arabuluculuk, tahkim vs) yeşil ışık yakmak şarttır. Belirli miktarın altındaki davalarda, “tek celse” kuralı ile “hakkaniyete uygun karar vermek” mümkün hale getirilmelidir. Kişinin 5000TL’lik bir dava için yıllarca mahkemeye gitmesi yerine, hâkimin tarafları dinleyip, delilleri değerlendirip karar vermesinin önü açılmalıdır.

Bu konuda bir başka yapılması gereken de Barolar Birliğinin, tıpkı Bakanlığın yaptığı gibi avukatları “hedef süre” meselesine katkı sunacak şekilde bir uygulamaya gitmesidir. Baroların bu sürece katkısı olmadan, “salt eleştiriden uzak” adımlar atması daha doğru olacaktır. Yargı bir bütündür, bütünün tüm parçalarının bir şeyi istemesi halinde bu gerçekleşebilir. Aksi halde, bu mümkün değildir.

Bu anlamda, hedef süre uygulamasına paralel olarak, hâkime bu konuda takdir yetkisi sağlayacak, insiyatifin daha açık düzenlemeler ile verilmesi gerekmektedir. Örneğin, bir günde ikmal edilecek bir evrak için, duruşmanın ertesi güne verilmesi yerine birkaç ay sonraya verilmesi, basit bir dava için duruşmanın dosya yoğunluğu nedeniyle çok ileri bir tarihe verilmesi gibi uygulamaların hakimlerin değerlendirilmesi sırasında ele alınarak, onların dosyaları gruplama istediği tarihe verme yönünden takdirlerinin sorgulanmadığı bir anlayışa da geçmek gerekmektedir. Hatta hâkim yardımcılığı meselesi düşünülmelidir. Dosyanın raportörü gibi çalışacak bir müessese artık şarttır.

Sonuçta…

Bu uygulama bir devrimdir. Bu uygulamanın mahiyetinin iyi belirtilmesi ve bu bağlamda hâkimlere ek yetkiler verilmeli ve “hedef süre” hâkimlerin terfii ve atanma taleplerinde dikkate alınmalıdır. Vatandaşı, süre yönünden yargılamayı denetleyebilir hale getirme ve bunu merkeze almak çok doğrudur, ancak bunu merkeze alırken, makul kararlar çıkması için hâkime “hedef süre” bağlamında, süreleri kısaltma, duruşmaya tarafları (telefon, UYAP mesaj sistemi vs) davet ederek duruşma yapma, bilirkişilerin sayısını arttırıp inceleme sürelerini kısaltma gibi yeniliklere de yer verilmesi gerekmektedir.

Yargı, “Türk Milleti” adına karar vermektedir. Hedef süre meselesi Bakanlığın gayretiyle çözülmesi güç bir durumdur. Herkes üstüne düşeni yaptıktan sonra, “yargılamalar neden gecikiyor” diye sormak daha makuldür, değil mi?

Avukat Uzm. Arb.
Cuneyd ALTIPARMAK

Son Gönderiler

Yorum Yap