Son yıllarda dünyada yaşanan siyasi gelişmeler sebebiyle önceki yıllara nazaran insanlar başka ülkelerle daha sık bir ilişki içerisine girmişlerdir. Kendi ülkemiz açısından baktığımızda ülkemiz, birçok ülkeden dış göç almıştır. Bu durum diğer tüm alanları etkilediği gibi evlilik kurumunu da etkilemiştir. İnsanlar yabancı ülke vatandaşlarıyla evlilikler gerçekleştirmeye ya da aynı ülke vatandaşı kişiler yabancı ülkelere göç ederek orada yaşam sürmeye başlamışlardır. Yaşanan bu göçler, evlilik kurumunu etkilediği gibi günümüzde evlilik kadar doğal olan boşanma müessesini de etkisi altına almış ve yabancı uyruklu vatandaşların, ülkemizde nasıl boşanacakları sorusu akıllara gelmiştir.
Boşanma, aile hukukunun konusunu oluşturduğu için, uygulanacak hukukun tayininde 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) m. 2/3 uyarınca atıf kuralının nazara alınması gerektiği unutulmamalıdır. Bu bağlamda Milletlerarası Özel Hukuk devreye girmektedir. Bununla birlikte boşanmayı konu alan milletlerarası sözleşmelerde gündeme gelmektedir. Bu sözleşmeler; 1902 tarihli Lahey Boşanma Sözleşmesi, 1967 tarihli Evlilik Bağına İlişkin Kararların Tanınması Sözleşmesi, Boşanma ve Ayrılık Kararlarının Tanınması Hakkındaki 1970 tarihli Lahey Sözleşmesi’dir.
Türkiye’de yabancıların boşanmaları elbette mümkündür. Türkiye’de, bir yabancı ile Türk’ün ya da aynı vatandaşlığa sahip yabancıların ya da kendi aralarında farklı ülke vatandaşlıklarına sahip yabancıların boşanmaları mümkündür. Bu durumda karşımıza, ilgili uyuşmazlıklarda hangi ülke hukukunun uygulanacağı sorunu çıkmaktadır. Konu ile ilgili kanunlarımıza baktığımızda;
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 168. maddesinde: “Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.” hükmü,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesinde ise “(1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. (2) Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.” hükmü,
5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un Boşanma ve Ayrılık başlıklı 14. maddesinin ilk fıkrasında: ‘’Boşanma ve ayrılık sebepleri ve hükümleri, eşlerin müşterek millî hukukuna tâbidir. Tarafların ayrı vatandaşlıkta olmaları hâlinde müşterek mutad mesken hukuku, bulunmadığı takdirde Türk hukuku uygulanır.’’ hükmü yer almaktadır.
Burada boşanma bağlama konusudur. MÖHUK m. 14/1 gereğince önce boşanmak isteyen tarafların müşterek milli hukukuna bakılır. Taraflar aynı vatandaşlığa sahip iki yabancı ise, bu kişilerin boşanmalarında uygulanacak hukuk, tarafların müşterek milli hukukuna ilişkin hükümlerdir. Farklı vatandaşlıklara sahip yabancıların boşanmalarında ise müşterek mutad mesken hukuku hükümleri uygulanacaktır. Tarafların müşterek mutad meskeninin de bulunmaması durumunda ise Türk Hukukuna ilişkin hükümler uygulanacaktır.
Mutad mesken, bir kimsenin belirli bir yerde, o yeri hayat ilişkilerinin merkezi yapmaya yetecek derecede, kısa veya uzun, belirli bir süreliğine fiilen hayatını devam ettirdiği yer olarak tanımlanır.
Yargıtay’a göre, bir kimsenin geçici olarak bir yerde oturması oranın ikametgah olduğunu göstermeyip, yabancıların geçici ikamet izni almış olmaları da ikametgah için yeterli sayılamaz. Türk MÖHUK sisteminde, mutad mesken hukukunun kabul edilmesinin sebebi, mutad mesken hukukunun kişinin menfaatini en iyi şekilde koruyan hukuk olduğunun düşünülmesidir.
İkametgâh yerine mutad mesken hukukunun kabul edilmesinin sebebi kişinin ikametgâhının farklı bir yerde bulunmasına rağmen fiilen yaşadığı yerin farklı bir yer olmasıdır. Eğer ikametgâh hukuku kabul edilseydi bu durumda ortaya hakkaniyete aykırı sonuçlar çıkabilirdi.
Bu durumda Türkiye’de bir yabancı ile Türk’ün boşanmasında öncelikle müşterek mutad mesken hukuku uygulanacak eğer yoksa Türk hukuku uygulanacaktır.
Netice olarak, yabancılık unsuru taşıyan boşanma davalarında Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin doğabilmesi için, kural olarak, eşlerden birinin ikametgahının veya eşlerin davadan önce son olarak altı aydan beri oturdukları yerin Türkiye’de bulunması, ya da Türkiye’nin herhangi bir yerinde açılan boşanma davasına davalı eşin yetki yönünden ilk itirazda bulunmamış olması gerekli ve yeterlidir.
Boşanmak isteyen eşlerin müşterek milli hukuku veya mutad mesken hukuku nedeniyle uygulanacak hukuk yabancı bir ülke hukuku da olabilir. Bu durumda Türk hakimi yetkili yabancı hukuk uyarınca kararını verecek yani boşanmada şartlar, boşanma nedenleri ve hükümleri yabancı hukukun uygulanması yoluyla Türk hakimince karara bağlanacaktır.
Başka ülkede yaşayan yabancıların boşanması sorunu yurt dışında yaşayan Türkleri de ilgilendirmektedir. Yurtdışında ve özellikle Avrupa ülkelerinde artan Türk varlığı ve bunların zaman içinde bu ülkelerde yerleşmeleri ve orada evlilikler yapmaları neticesinde tabii olarak ortaya çıkan boşanma olayları, bu tür boşanma davalarında Türk ve yabancı mahkemelerin milletlerarası yetkisi sorununu mahkemelerin önüne taşımaktadır.
SONUÇ
Netice itibariyle, gelişen ve değişen dünyada, farklı ülkelere göç edip orada yaşamını sürdüren insanlar sayıca artmışlardır. Bu durum hukuku da doğrudan etkilemiştir. Milletlerarası Özel Hukuk’un çıkış noktası küresel dünyada, farklı ülke vatandaşlarının başka ülkelerde yaşaması durumunda ortaya çıkan uyuşmazlıklara uygulanacak hukuka ışık tutmaktır. Boşanma konusu da sık rastlanılan hukuki uyuşmazlıklardan biridir ve bu uyuşmazlıklarda hangi hukukun uygulanacağı 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’da hüküm altına alınmıştır. Türkiye’de yabancı unsurlu boşanma davaları, bu davalara uygulanacak hukuk ışığında çözüme kavuşmaktadır. Uygulanacak hukukun belirlenmesi doğrultusunda Türk mahkemeleri gerekli yargılamaları yapar, boşanma hüküm ve sonuçlarını oluştururlar. Yabancıların Türkiye’de boşanmaları bu şekilde gerçekleşmiş olur.
Av. Sahra DÜZGÜN TUCEL & Av. Ece SERİN KARATAŞ
Yorum Yap