Adli Kontrol Koruma Tedbiri

Adli kontrol koruma tedbiri hukukumuza 1.6.2005 yılında yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile girmiştir. Türk Ceza Muhakemesi Hukukunda köklü bir geçmişe sahip olmayan adli kontrol, tutuklama tedbirine başvurulması sonucunda oluşan ölçüsüzlükleri gidermek için ihdas edilmiştir. Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği’nin 55. Maddesinde “Adli kontrol, şüpheli veya sanığın tutuklanması yerine bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutularak, toplum içinde denetimini öngören bir koruma tedbiridir.” şeklinde tanımlanan  adli kontrol sisteminin ceza muhakememize girmesiyle, tutuklamanın amaçlarına hizmet eden, tutuklamadan bağımsız olarak uygulanabilen ve tutuklama yerine başvurulabilecek alternatif tedbirlere başvurma imkanı doğmuştur. Böylece kişi hak ve özgürlüklerini tutuklama kadar kısıtlamayan, tutuklamadan daha hafif alternatif tedbirlere başvurarak tutuklamanın amaçlarını gerçekleştirmek mümkün hale gelmiştir.

Adli Kontrolün Amacı

Adli kontrolün amacı ise diğer koruma tedbirlerinde olduğu gibi, yargılama faaliyetinin verimli bir şekilde yürütülmesini, maddi gerçeğin bulunmasını ve nihayetinde verilen hükmün uygulanmasını sağlamaktır. Adli kontrol yükümlülükleri bu amaçların gerçekleştirilmesine yönelmiş olup  cezai bir nitelik taşımamaktadır. Bu sebeple adli kontrol yükümlülükleri yönelmiş oldukları amacın gerçekleşmesi halinde sona erdirilmelidir. Aksi halde adli kontrol ile elde edilmek istenilen amaç aşılacak ve adli kontrol cezalandırıcı bir niteliğe bürünecektir. Bu ise açıkça kişi hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmesine sebebiyet verecektir.

Adli Kontrolün Geçiciliği

Adli kontrolün araçsal olmasının bir özelliği de kanun koyucunun adli kontrolün uygulanacağı süreye dair bir üst sınır öngörmemiş olmasıdır. Ancak bu durum adli kontrol mekanizmasının geçiciliğine ve araçsal oluşuna engel değildir. Zira adli kontrol nihayetinde geçicidir ve adli kontrol hükümleri şüpheliye ya da sanığa ancak hüküm kesinleşene kadar uygulanabilecektir. Aksi ise yine kişi hak ve hürriyetlerinin ihlaline yol açacaktır.

Adli kontrol koruma tedbirinin temel hak ve özgürlüklerde yaşanan gelişmeler neticesinde oluştuğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu koruma tedbiri ile tutuklama gibi özgürlüğü kısıtlamadan, kişiyi ekonomik ve sosyal ortamından koparmadan, henüz suçluluğu sabit değilken toplum nezdinde suçlu olarak görülmeden uğraması muhtemel zararlar engellenmeye çalışılmıştır. Yine teknoloji alanında ve haberleşme alanında yaşanan hızlı gelişmeler neticesinde şüpheli veya suçluya ulaşmak, kontrolü sağlamak kolay olduğundan bunun ceza yargılamasında kullanılmasının da bir nevi çağa ayak uydurmak olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Yine adli kontrol uygulamasının devletin ekonomik külfetini hafifleteceği de ortadadır. Zira bir tutuklunun günlük maliyeti, cezaevi ve personeli için sarf edilen giderler de hafife alınamayacak derecede yüksektir.

Uygulamada Adli Kontrol

Adli kontrol yöntemi görüldüğü üzere gerek kişi hak ve özgürlüklerinin korunması açısından, gerek teknolojik açıdan gerekse de ekonomik açıdan oldukça elverişli bir mekanizma olmasına rağmen maalesef ki henüz uygulamalarımızda beklenilen derecede etki doğuramamıştır. Peki neden?

Hakimlerin genellikle tutuklama kararı verme yönündeki eğilimlerinin olduğunu uygulama içerisinde görmekteyiz. Burada hakimlerin üzerindeki iş yükünün fazla olması ve geçmişten gelen alışkanlıklarını devam ettirdiklerini söylemek yanlış olmayacaktır. Hakimler, adli kontrol sisteminin etkililiği hakkında şüpheci bir yaklaşım sergilemekte  ve şüpheli ya da sanığın elinin altında bulunmasını sağlamak amacıyla tutuklama tedbirine başvurmaktadır. Oysa tutuklamanın istisnailiği prensibi bu noktada açıkça zarar görmektedir.

Bu noktada oldukça modern ve kişi hak ve hürriyetleri açısından da koruyucu bir koruma tedbiri olan adli kontrolün işlevselliğinin arttırılması için yapılması gereken birkaç öneride bulunmak gerekirse; öncelikle teknolojinin getirdiği olanaklardan faydalanmak büyük önem arz etmektedir. Özellikle elektronik kelepçe uygulamasının yaygınlaştırılması gerek toplum ve birey açısından gerekse de Devlet teşkilatı açısından olumlu sonuçlar doğuracaktır. Zira yeni cezaevleri inşa etmek Devlet hazinesi için daha büyük bir yük oluşturacaktır. Ancak kanunda da bazı ifadelerin şüpheye sebebiyet verdiği ve belirsizlikler içerdiği ortada olup bu belirsizliklerin de giderilmesi ilgili tedbirin kullanımını yaygınlaştıracaktır. Yine Kanunun ne surette uygulanacağını gösteren DSHY de birçok eksiklikler içermektedir. Zira yönetmelik birçok zaman Kanunda yer alan ifadelerin tekrarıyla yetinmiştir.

Sonuç olarak, adli kontrol sistemi ceza muhakemesi hukukumuza girdiğinden bu yana değişikliklere uğramakta ve gelişmektedir ve bu değişimler kurumun daha da etkin bir şekilde kullanılacağı hususunda umutları güçlendirmektedir. Bu yöndeki çabanın devam etmesi ve adli kontrol tedbirinin kişi hak ve özgürlük alanlarının genişletilmesinde önemli bir rolü olduğu unutulmamalıdır.

Avukat Arabulucu
Hilal DAĞDELEN

Son Gönderiler

Yorum Yap