Türk Ceza Kanunu Kapsamında Dini Değerlerin Alenen Aşağılanması Suçu

TCK Madde 216/3

‘Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’

Din, inanç ve vicdan hürriyeti ulusal ve uluslararası mevzuatlarda düzenleme alanı bulmuştur.

AİHS Madde 9

 1- Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir; bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, kamuya açık veya kapalı ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.

2- Din veya inancını açıklama özgürlüğü, sadece yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlık veya ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli sınırlamalara tabi tutulabilir.

T.C. 1982 Anayasası Madde 24

 Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14’üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî ayin ve törenler serbesttir. Kimse, ibadete, dinî ayin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz. Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır. Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.

TCK madde 216’nın gerekçesinde çağdaş dünyada, gelişmenin temel dinamiği olarak düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini kabul etmiştir ve bu bağlamda; kişilerin düşündüklerini hür bir ortamda söyleyebilmelerini de demokratik toplumun varlığı için zaruri sayılan unsurlardan kabul etmiştir. Bahse konu suçun tanımı, bu düşünceler dikkate alınarak yapılmıştır. Bu suç ile korunan hukuki değer düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kısıtlanması değil aksine bölüm başlığına bakıldığında da görüleceği üzere kamu barışının korunmasıdır. Kanunumuz bu hükmü ile din ve vicdan hürriyetini güvence altına almıştır.

Suçun eylemi, dini değerleri aşağılamaktır. Suçun konusu olan dini değerleri irdelemek gerekirse de Müslümanlar için Hz. Muhammed, Kur’an-ı Kerim, cami, Hristiyanlar için kilise gibi örnekler verilebilir. Aşağılamanın TDK tanımı ise; “değerinden düşük göstermek, küçültücü davranışlarda bulunmak ve hor görmektir.” Dini değerlerin aşağılanması tek başına yeterli değildir. Bu aşağılamanın aynı zamanda aleni ve fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması gerekmektedir. Yani kamu barışını bozmaya elverişli nitelikte olması yeterli görülmüş ayrıca kamu barışının bozulup bozulmadığının tespiti aranmamıştır. Fiil kamu barışını bozmaya elverişli olması hâlinde cezalandırılacağından objektif cezalandırılabilme şartı mevcuttur.  Söz konusu suçun oluşması için, kamu güvenliğinin bozulması tehlikesinin somut olgulara dayalı olarak varlığı gereklidir. Bu tehlike, somut bir tehlikedir. Suç, somut tehlike suçudur. Somut tehlikenin ise gerçekleşip gerçekleşmediğinin hâkim tarafından incelenmesi gerekir. Hâkim tarafından incelenirken failin söz ve davranışlarının neden olduğu tehlike neticesinin gerçekleşmesine bakılır.

Aleniyet şartı ise aşağılamanın, örneğin iki kişinin arasında yapılan konuşmada değil de topluluk önünde, kilisede, kahvehanede vb. yerlerde gerçekleştirilmesidir. Aleniyette mühim olan herkesin görüp duyması değildir. Aranan kriter birçok kişi tarafından görülebilirlik, duyulabilirlik veya ulaşılabilirlik olmalıdır. Örneğin kilisede yapılan bir ayin sırasında ayine katılanlardan birinin İncil’e aşağılayıcı ifadeler kullanmasında arkada bulunan birinin bu ifadeleri duymaması halinde suç oluşmamıştır diyemeyiz. Aleniyet bakımından önemli olan bu olayda failin herkesin duyabileceği şekilde aşağılama fiilini gerçekleştirmesidir. Yargıtay kararlarına bakıldığında, umuma açık yolun üzerinde, sokakta, herkese açık yargılama sırasında mahkeme salonunda, camide, karakol binasında, site bahçesi içerisinde, kahvehanede suç işlenmesi durumunda aleniyet unsurunun gerçekleştiği kabul edilmektedir.

Suçun faili herkes olabilir. Özel faillik niteliği taşıyan, özgü suç biçimi değildir. Bu nedenle aşağıladığı dini değerlerin ait olduğu dinden kimse de bu suçun faili olabilir. Aşağılanan dinin dışında bir kişi olacağı yönünde şart öngörülmemiştir.  Suçun mağduru aşağılamaya maruz kalan kişiler, aşağılanan halk kesimidir. Madde halkın bir kesimi ifadesi kullandığı için; bir kişinin kendi oluşturduğu, tek başına inandığı bir dini inanış değil halkta belli bir karşılık bulan (çoğunluğu oluşturması aranmamış), halkın bildiği ve mensupları bulunan bir dini inanış olmalıdır. Tabi kanun bu ifadeyi çok sisli bir alan olarak bıraksa da kanaatimce karşılığı ifade ettiğim gibidir.

Bu suç kasten işlenebilir bir suçtur. Kanunda açıkça taksirli hali düzenlenmediğinden taksirle işlenmesi mümkün değildir. Yani fail, bilerek ve isteyerek hareket ettiğinde suç oluşacaktır.

Basının haber verme hakkını, düşünce hürriyetini ve eleştiri hakkını hukuka uygunluk sebepleri arasında sayabiliriz. Burada basının haber verme hakkını, suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesiyle karıştırmamak gerekir. Kanun basının haber verme hakkını saklı tutmakla beraber, faillerce basın ve yayın yolları kullanılmak suretiyle suç işlenmesinin de önüne geçmeye çalışmıştır.

Suça iştirak mümkündür.

Suçun temel şeklinin işlenmesi durumunda verilecek ceza 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıdır. Basın ve yayın yoluyla işlenmesi suçun nitelikli halini oluşturur ve verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır.

Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama suçu nedeniyle yapılan yargılamalarda asliye ceza mahkemesi görevlidir. Şikâyete tabi suçlar arasında değildir. Savcılık tarafından re’sen soruşturulur. Uzlaşma kapsamına giren bir suç değildir.

Avukat
Büşra Zeynep VAYNİ

Son Gönderiler

Yorum Yap