Koronavirüs Çin’i Mahkum Ettirir Mi?

Koronavirüs, uluslararası hukuka yeni bir “dizayn” getirecek potansiyele sahip. Herkesin bir diğerini siyaseten suçladığı bir zeminden, hukuk kurumlarını işletmesi aşamasına geçildi bile… Bu yoğunluklu durum Çin‘in bu konuda (teorik olarak) tazminata mahkum edilmesi noktasına varabilir. Çin bu davalara gerek kalmadan bir tazminat paketi de açıklayabilir.

Hemen her uluslararası gelişme gibi, koronavirüs meselesi de “komplo teorileri” ile anılıyor. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde Çin’e karşı yirmi trilyon dolarlık dava açılmasından sonra. Bir hukukçu olarak, dava değerinden fazla dikkatimi çeken, böyle bir davanın açılmasının mümkün olup olmadığı sorusu. Bir de buna ek olarak ABD’li Avukat Larry Klayman’nın davayı kime karşı açtığı ve dilekçelerinde dayandığı hukuki sebepleri merak uyandırıcı.

Çin Nerede Yargılayacak?

Davacı, ABD’de “Freedom Watch” isimli bir yapı. Dava ABD’de Kuzey Texsas Bölge Mahkemesinde açılmış. İddialar ise özetle şöyle: “Korona virüsü Çin yetkililerce hazırlanan bir biyolojik silah”. “Virüs, Wuhan Enstitüsü’nden çıktı”. “Virüs ile Çin Hükümetince toplu ölümler tasarlandı”. “Bu durum hükümetçe örtbas edilmek istendi”. “Bunun için Çinli doktorlar ve araştırmacılar tehdit edildi”. Dava, Çin Halk Cumhuriyeti, Çin Özgürlük Ordusu, Wuhan Ensitüsü, Enstitü Direktörü Shi Zhengli, Tümgeneral Chen Wei’ye karşı açılmış.

Davanın Niteliği

Açılan dava “class aciton” yani topluluk davası. Mahkeme bu konuda dava açmak isteyenleri bu dosyada toplayıp karar verebilecek… Ölümler arttıkça bu davaya da talep artacağa benziyor. Hatta başka ülke yurttaşlarının dahi davaya müdahil olmaları gündeme gelebilir.

Dava dilekçesinde “JASTA” ya (yani ABD Teröre Yardım Kanununa) atıf yapılması, konuya ilişkin “yargı yetkisi” ve “uluslararası etki” kazanma amacına hizmet ediyor. Ancak buradaki kararın uluslararası hukuk bağlamında “pek önemi yok”, sadece sorumlulara tazmin ve ceza sorumluluğu doğurabilir ki, bu da ancak (kural olarak) ABD ülkesinde uygulanabilir. Ancak, işin içine “terör”, “biyolojik saldırı” konuları girerse Amerikan Mahkemelerinin vereceği karar, dünya için yeni bir dönüm olacak…

UCM’ye Başvuru

Freedom Watch, aynı avukat marifetiyle Uluslararası Ceza Mahkemesine de bir başvuru yapmış. Davalı (yani suçlu) olarak da Çin Devlet Başkanı ve Politbüro üyeleri ne ek olarak Çin Ordusu, Wuhan Ensitüsü, Enstitü Direktörü Shi Zhengli, Tümgeneral Chen Wei gösterilmiş.

Basına yansıyan 20 trilyon dolarlık davanın yanında, bir de Uluslararası Ceza Mahkemesinde (UCM) Çin hakkında suç duyurusu da var artık. UCM, “insanlığa karşı suç” işlenmiş olması halinde, savcılık tarafından araştırma yapılarak, konuyu mahkemeye taşıyabilmekte. UCM’de sadece devletler dava açabiliyor. Fakat kişilerin de “suç duyurusu” ile savcılığı harekete geçirmesi mümkün. ABD’den yapılan başvuru da tam bu nitelikte. Dilekçede kimyasal, biyolojik silah ve zehirli gaz kullanımı yasaklayan ve Çin’in taraf olduğu sözleşmelere, korona hakkında basına yansıyan haberlere, yetkililerin açıklamalarına yer verilmiş… Böylece durum ABD tarafından (devlet olarak değil ve fakat) vatandaşları aracılığı ile uluslararası yargıya taşınmış durumda. Buradan çıkacak “biyolojik saldırı” kararı dünyayı değiştirebilir. Bu anlamda nasıl bir araştırma yapılacağı çok önemli.

Hukukçu olsun veya olmasın herkesin yaşananlardan çıkardığı sonuç şudur: Uluslararası hukuk açısından, “güçlü” olmak çok önemli bir durumdur. Özünde siyasi yönü ağır basan, gücün hak doğurduğu bir mecradır. Açılan ve açılacak davaların mahiyeti hukuken (de jure) elverişli olmasına rağmen, fiilen (de facto) icrası belki de hiç mümkün olmayacak türden olabilir. Korona açısından uluslararası hukuk anlamında başat üç kuruma değinmek gerekir. Birisi yukarıda anlattığımız Ceza Mahkemesi idi. Diğerleri ise, Uluslararası Adalet Divanı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi…

İtalya’nın Zor Zamanları

Uluslararası Adalet Divanı (UAD) BM’nin başlıca adli organıdır. Burada, antlaşmaların yorumlanması, uluslararası hukuktan doğan haklar ve uluslararası hukuka aykırı eylemlerden dolayı tazminat vb. konularında kararlar verilir. Yani uluslararası insan hakları belgeleri, sağlık antlaşmaları, tüzükler ve benzeri belgelerdeki aykırılıklar için UAD’a başvurulması mümkün… UAD’a sadece devletler başvurabiliyor. Kişilerin başvuru hakkı yok. Ve henüz bir devletin (?) Çin’i UAD’a taşıdığı vaki değil… Böyle bir başvuru yapmak, sonucu itibarıyla hukuki olsa da, aslen siyasi bir karardır. Gidildiği zaman da özetle; Çin’in imzacısı olduğu uluslararası belgelerdeki korona (yani salgın hastalık) yükümlülüklerinde neyi hatalı yaptığına bakılacaktır… UAD açısından bir devletin başvurusu halinde korona konusunun “devletin tüm uluslararası haksız fiilleri, sorumluluğunu doğurur” ilkesince ele alınabilecek düzeyde olduğunu değerlendirmekteyim.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine (AİHS) taraf olan devletler “yaşama hakkını” güvence altına aldılar ve bu konuda denetim yapması için AİHM’i kurdular. Sağlık konusunda pandemi ilan ettirecek kadar önemli bir durumun, AİHS’in ihlali olarak ele alınması gündeme gelebilir. AİHM’e diğerlerinden farklı olarak doğrudan bireysel başvuru da mümkün. Ancak Çin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf olmadığı için hakkında AİHM’in yetkisi yok. Ancak bir Avrupa ülkesi ve AİHS’e taraf diğer ülkeler için bu mümkün.

Koronanın “Avrupa’daki üssü” olan İtalya AHİS’e taraf ve eylemlerinin UAD’da taşınması mümkün. Yani Çin hakkında anlattıklarımız (biyolojik saldırı ve terör bahsi hariç) bir yönüyle İtalya için de geçerli. İtalyan yetkililerin “ihmali kabul eden” açıklamalarından sonra, İtalya’nın AHİM nezdinde de sorumluluğu gündeme gelebilir. Örneğin, bir İtalyan bu konuda devletini şikayet edebilir. Ve gördüğü zarardan devletin kusuru varsa bundan dolayı tazminat talep edebilir. Bu hak, AHİS’e taraf diğer üye devlet ve yurttaşları için de geçerli….

Çin’e Dava Sorunu

Ülkemizde, korona virüs konusunda, uluslararası standartlara uygun yürütülen bir süreç var. Bundan dolayı ülkemizin bir sorumluluğu bulunmayacaktır. Zira, izolasyon için Dünya Sağlık Örgütü standartlarının üstünde kuralları tatbik etmeye çalışıyoruz. Ama Çin’den çıkan bu virüsten hem devlet hem de yurttaş etkileniyor. Bizde de Çin’e karşı suç duyurusu ve tazminat davalarına ilişkin başvuruların olduğunu okuyoruz. Fakat (ABD’deki gibi) bir vatandaşımız tarafından konunun uluslararası yargıya taşınması henüz söz konusu değil. Gündeme gelen başvurular tazminat ve savcılıklara yapılan müracaat düzeyinde…İç hukukumuza göre suç duyurularının ve tazminat davalarının Türk Mahkemelerinde gündeme gelmesi mümkün. Burada talep; bir devletin yargılanması ise mahkemelerden çıkacak karar olumlu olmayacaktır. Hatta işin esasına bile girilmeyecektir. Çünkü bir kimsenin bir başka devleti Türk Yargısında yargılaması mümkün değildir. Ancak, yabancı kişiler bazında bir başvuru olursa, bu halde mahkemelerin işin esasına girmesi mümkün. Bu durumda devlet değil, kişiler yargılanacaktır. Zararın tüm dünyaya yayıldığı bir eylemden dolayı her yerde dava açılması mümkün. Örneğin, bir yetkilinin veya süreçte ağır ihmali olan bir görevlinin dava edilmesi durumunda işin rengi değişecektir. Bu halde nasıl karar verileceği, Türk Mahkemesinin Çin’deki delillere nasıl ulaşacağı, dosyadaki iddiaların ispatı fiilen imkansız görünmektedir. Ancak teorik olarak dava açılması mümkün. İşin pratiğinin nasıl olacağı konusu ise belirsiz. Tüm bunlara rağmen, kimsenin “Çin’e karşı dava açılamaz” demesi de mümkün değildir…

Davalar Nasıl Sonuçlanır?

“Bu davalar nasıl sonuçlanır veya davalar gündeme gelir mi?” önümüzdeki günlerde “tüm dünyanın” konuşacağı bir konu. ABD’de açılan davanın uluslararası hukuk kurumları açısından ele alınması mümkün gözükmüyor ama farklı bir hazırlık için zemin oluşturabilir… Ancak ABD’nin konuya yaklaşımını, kendi içinde sürecin nerelere evrildiğini gösteren iki örnek üzerinden vermeden geçmek istemiyorum. İlki “öksürme suretiyle terör”. New Jersey’de (NJ) market görevlisinin yüzüne “Corona virüslüyüm” diyerek öksüren kişinin durumu. Bu kişi Adalet Bakanlığına göre “biyolojik savaş maddesi” olarak değerlendirilen korona nedeniyle üçüncü derece terör tehdidinden yargılanacak. Olay bunla da kalmıyor, NJ Eyalet Savcılığı emniyet birimlerine gönderdiği de yazıda, bu konulara özellikle dikkat edilmesinin, bu tür hareketlerin virüsün biyolojik madde olarak değerlendirilmesi sebebiyle federal terör kapsamında olabileceğini belirtmiş. Bir diğer konu ise, bir markette korona olduğu konusunda şüphe duyulan kişinin temas ettiği ürünlerin (yaklaşık 35 bin dolarlık) market tarafında çöpe atılması. Bu konunda da tazminat davasına konu olabileceği düşünülüyor.

Ne Olacak?

Anlaşılan o ki koronavirüs, uluslararası hukuka yeni bir “dizayn” getirecek potansiyele sahip. Herkesin bir diğerini siyaseten suçladığı bir zeminden, hukuk kurumlarını işletmesi aşamasına geçildi bile… Tüm ülkelerde (ülkemiz de dahil) “manevi zarar” yönünden Çin hükümetine karşı davalar ve suç duyuruları haberlerini okuyoruz. Bu yoğunluklu durum Çin’in bu konuda (teorik olarak) tazminata mahkum edilmesi noktasına da varabilir. Ya da Çin bu davalara gerek kalmadan bir tazminat paketi açıklayabilir. Fakat burada her şeye rağmen hukuki açıdan ve bunun yansımaları noktasında üç hususun öne çıkabileceğini değerlendiriyorum: İlki, ABD’deki davaların “terörizm” üzerinden yürümesi, ikincisi ise konunun UAD’da taşınması ihtimali ve son olarak AİHM’in İtalya veya başka bir ülke konusunda olası bir başvuruda takınacağı tavır… Bakalım, ulusal ve uluslararası hukuk sınavı nasıl geçecek!

Avukat Uzm. Arb.
Cuneyd ALTIPARMAK

Son Gönderiler

Yorum Yap