T.C. ANAYASA MAHKEMESİ
2.BÖLÜM
Esas No: 2016/10891
Karar No: 2020/
Karar Tarihi: 09-09-2020
ÖZET: İdari yargılamada ceza kovuşturması neticesinde verilmiş beraat kararının dikkate alınmaması masumiyet karinesinin ihlalidir.
I. BASVURUNUN KONUSU
1. Basvuru, disiplin cezasına karsı açılan iptal davasında ceza yargılaması sonucu verilen beraat kararının dikkate alınmaması nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildigi iddiasına iliskindir.
II. BASVURU SÜRECI
2. Basvuru 7/6/2016 tarihinde yapılmıstır.
3. Basvuru, basvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmustur.
4. Komisyonca basvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin B.lüm tarafından yapılmasına karar verilmistir.
5. B.lüm Baskanı tarafından basvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmistir.
6. Basvuru belgelerinin bir örnegi bilgi için Adalet Bakanlıgına (Bakanlık) gönderilmistir. Bakanlık g.rüs bildirmemistir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Basvuru formu ve eklerinde ifade edildigi sekliyle olaylar özetle söyledir:
8. Basvurucu, Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlügünde mutemet olarak görev yapmaktadır.
A. Basvurucu Hakkındaki Ceza Sorusturması Sureci
9. Basvurucu, dogrudan temin yöntemi ile akaryakıt alımlarına iliskin islemleri 2006-2008 yılları arasında yürütmüstür. Bu altınlarda ihaleye fesat karıstırıldıgı yolundaki Ihbarlar üzerine Edirne İl Emniyet Müdürlügünce harekete geçilmis, on bes farklı ihaleye fesat karıstırılmasına iliskin bilgi ve belgeler Edirne Cumhuriyet Bassavcılıgına (Savcılık) bildirilmistir.
10. Basvurucu 10/4/2008 tarihinde tutuklanmıs ve ihaleye fesat karıstırma suçundan hakkında iddianame düzenlenmistir. Savcılık; daha sonra suç islemek amacıyla .rgüt kurma, özel belgede sahtecilik ve suç islemek amacıyla kurulan .rgüte üye olma suçlarından da ek iddianame düzenlemistir.
11. Idarenin olaylardan haberdar olması üzerine idari sorusturma baslatılmıstır. Sorusturma sonucunda düzenlenen 8/5/2008 tarihli sorusturma raporunda, basvurucunun gerçeklestirme görevlisi olarak söz konusu alımlarla ilgili tüm islemleri yaptıgı ve tüm evrakı hazırladıgı belirtilmistir. Bu dönemde yapılan akaryakıt ihalelerinde teklif mektubu veren bazı sirket yetkililerinin ifadelerinde teklif mektuplarındaki imza ve el yazılarının kendilerine ait olmadıgını beyan ettigi, yapılan incelemede teklif mektuplarının sahte oldugu tespitlerine yer verilmistir. Raporda, basvurucunun aynı eylemi dolayısıyla yargılandıgı Edirne 2. Agır Ceza Mahkemesinde (Ceza Mahkemesi) verilecek kararla hüküm giymesi durumunda devlet memurlugundan çıkarma cezası ile cezalandırılması yolunda teklif getirilmistir.
12. Ceza Mahkemesinin 11/11/2009 tarihli kararı ile basvurucunun ihaleye fesat karıstırma, .rgüt kurma ve .rgüte üye olma suçlarının unsurları olusmadıgından beraatine, bazı ihalelerde baska sirketlerin de teklif vermis gibi gösterilmesi amacıyla sahte özel belge düzenleme ve kullanma suçuna istirak ettigi gerekçesiyle diger sanıklarla birlikte hapis cezasıyla cezalandırılmasına hükmedilmistir. Bununla birlikte bu cezalar nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verildigi anlasılmıstır.
13. Savcılık ve Hazine vekili beraat hükmünü temyiz etmistir. Yargıtay 5. Ceza Dairesi 1/10/2013 tarihli ilamıyla ihaleye fesat karıstırma suçundan verilen beraat kararını eksik sorusturmayla beraat kararı verildigi gerekçesiyle bozmustur. Yeniden yapılan yargılama sonucunda Ceza Mahkemesi 19/12/2014 tarihli kararıyla tekrar beraat kararı vermis, bu kararda temyiz edilmeden kesinlesmistir.
B. Disiplin Cezasına Karsı Açılan Iptal Davası Süreci
14. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlügü Disiplin Kurulu 16/7/2008 tarihli kararıyla basvurucuya 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (f) alt bendinde yer alan “Gerçege aykırı rapor ve belge düzenleme” fiilini isledigi gerekçesiyle bir yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilmesine karar vermistir.
15. Basvurucu, anılan islemin iptali istemiyle Edirne Idare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıstır. Mahkeme 28/4/2010 tarihli kararıyla davayı reddetmistir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı söyledir: “…davacının aynı eylemi sebebiyle yargılandıgı Agır Ceza Mahkemesinde özel belgede sahtecilik suçundan suçlu bulunarak hüküm giymis olması ve sorusturma raporundaki tespitler, tanık ifadeleri ve diger bilgi ve belgelere göre davacının üzerine atılı bulunan gerçege aykırı belge düzenlemek suçunu diger sanıklarla birlikte istiraken isledigi sonucuna varıldıgından bu eylemi nedeniyle verilen disiplin cezasında hukuka aykırılık g.rülmemistir.”
16. Basvurucunun ceza davasında beraat ettigini, bir baska ifadeyle suçlulugunun hükmen sabit olmadıgını, bu sebeple mahkeme kararının bozulması gerektigini ifade ettigi temyiz istemi Danıstay Onikinci Dairesinin (Daire) 13/11/2014 tarihli kararıyla reddedilerek mahkeme kararı onanmıstır. Karar düzeltme istemi de Dairenin 31/3/2016 tarihli kararıyla reddedilmistir. Bu karar 26/5/2016 tarihinde teblig edilmistir.
17. Basvurucu 7/6/2016 tarihinde bireysel basvuruda bulunmustur.
IV. ILGILI HUKUK
A. Ulusal Hukuk
18. 657 sayılı Kanun’un “Disiplin cezalarının çesitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller” kenar baslıklı
125. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı seyledir:
“Kademe ilerlemesinin durdurulması: Fiilin agırlık derecesine göre memurun, bulundugu kademede ilerlemesinin 1 – 3 yıl durdurulmasıdır.
…
j) Gerçege aykırı rapor ve belge düzenlemek
…”
19. 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin ü.üncü fıkrası seyledir:
“Geçmis hizmetleri sırasındaki çalısmaları olumlu olan ve .dül veya basarı belgesi alan memurlar için verilecek cezalarda bir derece hafif olanı uygulanabilir.”
20. 657 sayılı Kanun’un “Disiplin cezası vermeye yetkili amir ve kurullar” kenar baslıklı 126. maddesinin birinci fıkrası söyledir:
“Uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezaları disiplin amirleri tarafından: kademe ilerlemesinin durdurulması cezası, memurun baglı oldugu kurumdaki disiplin kurulunun kararı alındıktan sonra, atamaya yetkili amirler il disiplin kurullarının kararlarına dayanan hallerde Valiler tarafından verilir.”
21. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Özel belgede sahtecilik” kenar baslıklı
207. maddesinin ilgili kısmı seyledir:
“(1) Bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi baskalarını aldatacak sekilde degistiren ve kullanan kisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”
B. Uluslararası Hukuk
1. Ilgili Sözlesme
22. Avrupa Insan Hakları Sözlesmesi’nin (Sözlesme) “Adil yargılanma hakkı” kenar baslıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı ile (2) numaralı fıkrası seyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyusmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmus bagımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak g.rülmesini istemek hakkına sahiptir…”
“Kendisine bir suç isnat edilen herkes, suçlulugu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.”
2. Avrupa Insan Hakları Mahkemesi Içtihadı
23. Ilgili Avrupa Insan Hakları Mahkemesi (AIHM) içtihadı için bkz. Didem Eksiler, B. No:
2014/11453, 9/1/2019, §§ 29-35.
V. INCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 9/9/2020 tarihinde yapmıs oldugu toplantıda basvuru incelenip geregi düsünüldü:
A. Basvurucunun Iddiaları
25. Basvurucu; imza ve kaseler üzerinde adli tıp incelemesi yapılması yolundaki taleplerinin gerek ceza davasında gerekse idare mahkemesinde dikkate alınmadıgını, hangi gerekçelerle taleplerinin reddedildiginin belirtilmedigini, Mahkemenin ret kararı ile Ceza Mahkemesince verilen beraat kararının birbirileriyle çelistigini, suçu olmadıgı halde disiplin cezası alması nedeniyle suç ve cezaların kanuniligi ilkesinin de ihlal edildigini iddia etmistir.
B. Degerlendirme
26. Anayasa Mahkemesi, olayların basvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile baglı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969,
18/9/2013, § 16). Basvurucu; her ne kadar gerekçeli karar hakkı ile suç ve cezaların kanuniligi ilkesinin ihlal edildigini iddia etmis ise de anılan sikayetin içerigi incelendiginde basvurucunun sikayetinin .zünün ceza yargılamasının beraat kararı ile sonuçlanmıs olmasına, disiplin cezasının iptal edilmemesine iliskin oldugu anlasılmaktadır. Bu bakımdan basvurucunun iddialarının masumiyet karinesi bakımından incelenmesi gerekmektedir.
27. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar baslıklı 36. maddesinin birinci fıkrası söyledir:
“Herkes, mesru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri .nünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”
28. Anayasa’nın “Suç ve cezalara iliskin esaslar” 38. maddesinin d.rdüncü fıkrası söyledir:
“Suçlulugu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.”
1. Kabul Edilebilirlik Y.nünden
29. Anayasa’nın 148. maddesinin ü.üncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel basvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından müdahale edildigi Iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmıs olmasının yanı sıra Sözlesme ve Türkiye’nin taraf oldugu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir baska ifadeyle Anayasa ve Sözlesmemin ortak koruma alanı dısında kalan bir hak ihlali Iddiasını içeren basvurunun kabul edilebilir olduguna karar verilmesi mümkün degildir (Onurhan
Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §18).
30. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıstır. 3/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanun’un Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasına adil yargılanma ibaresinin eklenmesine iliskin 14. maddesinin gerekçesinde “degisiklikle Türkiye Cumhuriyetimin taraf oldugu uluslararası sözlesmelerce de güvence altına alınmıs olan adil yargılama hakkı[nın] metne dahil” edildigi belirtilmistir. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesine söz konusu ibarenin eklenmesinin amacının Sözlesme’de düzenlenen adil yargılanma hakkını anayasal güvence altına almak oldugu anlasılmaktadır (Yasar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 54). Bu itibarla Anayasa’da güvence altına alınan adil yargılanma hakkının kapsam ve içerigi belirlenirken Sözlesme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar baslıklı 6. maddesinin g.zonünde bulundurulması gerekir
(Onurhan Solmaz, § 22).
31. Sözlesme’nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, bir suçla itham edilen herkesin suçlulugu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılacagı düzenlenmistir. Masumiyet karinesi, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının bir unsuru olmakla beraber suçlulugu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacagı belirtilmek suretiyle Anayasa’nın 38. maddesinin d.rdüncü fıkrasında ayrıca düzenlenmistir (Adem Hüseyinoglu B. No: 2014/3954,
15/2/2017, § 33).
32. Adil yargılanma hakkının bir unsuru olan masumiyet karinesinin sagladıgı güvencenin iki boyutu bulunmaktadır. Güvencenin ilk boyutu kisi hakkındaki ceza yargılaması sonuçlanıncaya kadar geçen, bir baska ifadeyle kisinin ceza gerektiren bir suçla itham edildigi (suç isnadı altında oldugu) sürece iliskin olup suçlu olduguna dair hüküm tesis edilene kadar kisinin suçlulugu ve eylemleri hakkında erken açıklamalarda bulunulmasını yasaklar. Güvencenin bu boyutunun kapsamı sadece ceza yargılamasını yürüten mahkemeyle sınırlı degildir. Güvence aynı zamanda diger tüm idari ve adli makamların da islem ve kararlarında, suçlulugu hükmen sabit oluncaya kadar kisinin suçlu oldugu y.nünde imaya da açıklamalarda bulunmamasını gerekli kılar. Dolayısıyla sadece suç isnadına konu ceza yargılaması kapsamında degil ceza yargılaması ile es zamanlı olarak yürütülen diger hukuki süre. ve yargılamalarda da (idari, hukuk, disiplin gibi) masumiyet karinesinin ihlali söz konusu olabilir (Galip Sahin. B. No: 2015/6075, 11/6/2018, §39). Güvencenin ikinci boyutu ise ceza yargılaması sonucunda mahkumiyet dısında bir hüküm kuruldugunda devreye girer ve daha sonraki yargılamalarda ceza gerektiren suçla ilgili olarak kisinin masumiyetinden süphe duyulmamasını, kamu makamlarının toplum nezdinde kisinin suçlu oldugu izlenimini uyandıracak islem ve uygulamalardan kaçınmasını gerektirir (Galip Sahin. § 40).
33. Masumiyet karinesine iliskin anayasal güvencelerin harekete geçirilebilmesi için kural olarak kisinin suç isnadı altında bulunması gerekmektedir. Bununla birlikte masumiyet karinesinin ikinci boyutuna iliskin güvencelerin uygulanabilmesi, kisinin halihazırda suç isnadı altında bulunmasını zorunlu kılmamaktadır. Ancak ceza yargılamasının sonuçlanmasından sonra baslayan veya ceza yargılaması henüz sonuçlanmadan baslasa bile ceza yargılamasının kesinlesmesinden sonra da devam eden medeni hak ve yükümlülüklere iliskin yargılamalarda masumiyet karinesinin uygulanabilmesi için basvurucunun söz konusu medeni yargılama ile hakkında yürütülen ve sona eren ceza yargılaması arasında baglantı bulundugunu göstermesi gerekmektedir. Medeni hak yargılamasında, ceza yargılamasında verilen kararın sonucunun dikkate alındıgı ve degerlendirildigi veya ceza dosyasında yer alan delillerin irdelendigi ya da basvurucunun hakkındaki suçlamayı doguran olaylara dahli ile ilgili irdelemelerde bulunuldugu veyahut basvurucunun muhtemel suçluluguyla ilgili yorum yapıldıgı hallerde söz konusu baglantının var oldugu kabul edilebilir. Bununla birlikte hukuk yargılaması ile ceza yargılaması arasındaki baglantının varlıgına isaret eden olguların tüketme yoluyla sayılmasının mümkün olmadıgı, bunların kararların verildigi yargılamaların türüne ve içerigine göre degisebilecegi kabul edilmelidir. Ancak baglantının varlıgı degerlendirilirken kararda kullanılan dilin kritik öneme sahip olacagı vurgulanmalıdır (benzer degerlendirmeler için bkz. S.M [GK], B. No: 2016/6038,20/6/2019, § 38).
34. Somut olayda basvurucu ceza yargılamasında yargılandıgı bazı suçlardan beraat etmesine, bazı suçlardan ise HAGB kararı verilmesine ragmen Mahkeme kararlarında yer alan ifadelerin kendisinin suçlu oldugu inancına yol açtıgından yakınmıstır. Dolayısıyla basvurucunun sikayetinin masumiyet karinesinin ikinci boyutuna iliskin oldugu anlasılmaktadır. Mahkeme kararında basvurucu hakkında yürütülen ceza sorusturması kapsamındaki suçlamayla ilgili olarak degerlendirme yapıldıgına isaret eden ibarelerin bulundugu gözlemlenmektedir. S.zü edilen ibarelerin varlıgı -herhangi bir ihlale yol açıp açmadıkları hususu asagıda degerlendirilecek olmakla birlikte- Idari yargılama ile ceza yargılaması arasında baglantının bulundugu sonucuna ulasılması bakımından yeterli g.rülmüstür. Dolayısıyla masumiyet karinesinin ikinci boyutunun somut olayda uygulanabilir oldugu kanaatine varılmıstır.
35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadıgı ve kabul edilemezligine karar verilmesini gerektirecek baska bir neden de bulunmadıgı anlasılan masumiyet karinesinin ihlal edildigine iliskin basvurunun kabul edilebilir olduguna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Y.nünden
a. Genel Ilkeler
36. Masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kisinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduguna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektigini ifade etmekte ve hukuk devleti ilkesinin de bir geregini olusturmaktadır (AYM, E.2013/133, K.2013/169, 26/12/2013). Anılan karine, kisinin suç isledigine dair kesinlesmis bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına almaktadır. Ayrıca hiç kimse, suçlulugu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez; suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürsat Eyol B. No: 2012/665, 13/6/2013, §26).
37. Bununla birlikte Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan masumiyet karinesi, ceza sorusturmasıyla es zamanlı olarak kisi hakkında disiplin sorusturması yürütülmesine engel teskil etmedigi gibi hakkındaki ceza sorusturmasının kovusturmaya yer olmadıgı, beraat, düsme gibi mahkumiyet dısındaki bir hüküm ile sonuçlanması kisiye disiplin yaptırımı uygulanmasına veya bu kisinin baska türlü sorumluluguna gidilmesine de mani olusturmaz (benzer yöndeki degerlendirme için bkz. M.E.T., B. No: 2014/11920, 3/7/2018, §61).
38. Bu baglamda beraat eden ya da hakkında HAGB kararı verilen kisi aleyhine disiplin sorusturması baslatılması ve kisiye disiplin cezası uygulanması -disiplin cezası ne kadar agır olursa olsun- kisinin suçlu ilan edildigi hükmüne varılabilmesi için yeterli degildir. Aynı sekilde ceza yargılamasındaki delillerin disiplin sorusturmasında kullanılması da kendi basına masumiyet karinesini ihlal etmez. Aksi takdirde beraat kararına, magdurların haksız fiil ve benzeri hukuki sebeplere dayanarak zararlarını gidermek için tazminat davası açma hakkını, idarenin de Idari düzeni saglamak için disiplin cezası ve diger idari tedbirleri uygulama yetkisini ortadan kaldıracak sekilde arzulanandan öte bir anlam yüklenmis olur. Bu durum beraat eden kisi lebine amacından saptırılmıs bir keyfilige yol açar. Aynı sekilde bu yaklasım, beraat eden kisiye kendi fiilinin tazminat hukuku ile idare hukukuna iliskin sonuçlarından da kaçınma avantajı saglar. Anayasa’nın 36. maddesi veya baska herhangi bir maddesi masumiyet karinesinin bu sekildeki bir yorumuna geçerlilik saglamamaktadır.
39. Ceza muhakemesi hukuku ve disiplin hukuku farklı kural ve ilkelere tabi disiplinlerdir. Disiplin hukuku kurumun iç düzenini korumayı amaçlayan ve bunun için kamu görevlilerinin mevzuata, çalısma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı tüllerine yönelik olarak uygulanacak yaptırımları ve bu yaptırımların uygulanmasındaki usul ve esasları düzenleyen bir hukuk alanıdır. Bazı hallerde ise kamu görevlisinin fiili ceza hukuku kapsamında suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin hukuku y.nünden de sorumluluk gerektiren bir mahiyet tasıyabilir (benzer yöndeki degerlendirmeler için bkz. Özcan Pektas. B, No: 2013/6879, 2/12/2015. § 25; Kürsat Eyol § 30).
40. Cezai sorumlulugunun bulunmadıgı tespit edilmis veya ceza sorumlulugu ortadan kalkmıs olsa dahi aynı olaylar nedeniyle -daha hafif bir ispat külfeti temelinde- kisi hakkında baska tür bir sorumlulugun tesis edilmesinin .nünde bir engel bulunmamaktadır. Bu baglamda ceza yargılamasına konu maddi olay ve olguların disiplin hukuku esasları çerçevesinde diger kamu makamlarınca (idari/adli) ayrıca degerlendirilmesi ve bu degerlendirme sonucunda ulasılacak kanaate göre islem/karar tesis edilmesi mümkündür (benzer yöndeki degerlendirmeler için bkz. Özcan Pektas § 25; Kürsat Eyol, § 30, Galip Sahin, § 48).
41. Adlı ve idari makamların kendi görev sınırlarını asarak kisiyi suçlu ilan etmesi veya bu baglamda birtakım çıkarımlarda bulunması masumiyet karinesinin ihlaline yol açabilir. Masumiyet karinesi kapsamındaki güvencelerin saglanıp saglanmadıgının tespiti yapılırken ise kararın gerekçesinin bir bütün olarak degerlendirilmesi gerekir (Galip Sahin, § 48; M.I., B. No: 2012/1268, 30/12/2014. § 50). Bu kapsamda karar vericilerin kullandıkları dil kritik önem tasır (Mustafa Kıvrak, B. No: 2013/3175, 20/2/2014, § 36). Kamu makamlarının islem yada kararlarında belirttikleri gerekçeler veya kullandıkları dil nedeniyle bireye cezai sorumluluk yüklememeleri, ceza mahkemeleri tarafından suçlu bulunmamıs bireyin masumiyeti üzerine gölge düsürülmesine sebebiyet vermemeleri gerekmektedir (Galip Sahin. § 47).
42. Idari makamlarca veya mahkemelerce salt bir kimsenin suç isnadı altında oldugunun ifade edilmesi masumiyet karinesini zedelemez. Bu bakımdan kisinin suç isnadı altında oldugunun belirtilmesi ile hakkında kesinlesmis bir mahkumiyet kararı bulunmadıgı halde onun mahkum oldugunun kesin bir dille ifade edilmesi veya bu yönde kanat olusmasına yol açacak nitelikte açıklamalarda bulunulması arasındaki ayrıma özen gösterilmelidir. Ikincisi masumiyet karinesinin ihlaline yol açarken ilki kural olarak masumiyet karinesi y.nünden bir sakıncaya neden olmayabilir.
b. Ilkelerin Olaya Uygulanması
43. Somut olayda basvurucu, aleyhine ceza davası açılmıs ve hüküm verilmis olmasının disiplin cezası verilmesine iliskin isleme karsı açtıgı davanın reddine gerekçe olarak gösterilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildigini ileri sürmüstür. Bir baska ifadeyle basvurucu gerek idarenin disiplin cezası kararında gerekse Mahkeme kararında geçen somut herhangi bir ifadeden sikayet etmemis, bir bütün olarak ceza davasındaki suçlamalar esas alınarak disiplin cezası verilmesi ve buna karsı açtıgı davanın reddedilmesinden yakınmıstır.
44. Olayda basvurucu hakkındaki ceza ve disiplin hukuku süre.lerinin es zamanlı olarak yürütüldügü ancak disiplin islemine karsı açılan idari davanın ceza yargılaması devam ederken ilk derece mahkemesinde sonuçlandıgı anlasılmaktadır. Basvurucunun kanun yolu asamasında ceza davasında beraat ettigini, bir baska ifadeyle suçlulugunun hükmen sabit olmadıgım, bu sebeple Mahkeme kararın bozulması gerektigini ifade ettigi, öte yandan sahte özel belge düzenleme ve kullanma suçundan hakkında HAGB kararı verildiginden ve bu kararın kesinlestiginden bahsetmedigi görülmektedir (bkz.§ 16).
45. Mahkeme kararının (bkz. § 15) incelenmesinden basvurucuya disiplin cezası verilmesinin salt ceza davasına dayanmadıgı, ceza yargılamasında kullanılan deliller g.z.nünde bulundurularak ancak ceza yargılamasından ayrı olarak disiplin hukuku çerçevesinde durumunun degerlendirildigi, disiplin cezası verilmesine iliskin islemin Mahkemece hukuka uygun bulunarak davanın reddedildigi anlasılmaktadır.
46. Bununla birlikte mahkeme kararının gerekçesinde kullanılan “belgede sahtecilik suçundan suçlu bulunarak hüküm giymis olması” ifadesi, ceza yargılaması sonucunda basvurucu hakkında verilen HAGB kararının cezai bir sorumluluk yükleyen nihai bir karar mahiyetinde oldugu algısına yol açmaktadır.
47. Ceza yargılaması sürecinde verilen kararın hem basvurucunun dava konusu ettigi idari islemin sebep unsurlarından biri hem de mahkeme kararının gerekçelerinden biri oldugu g.rülmüs ve Mahkemenin, basvurucu hakkındaki ceza yargılamasında verilen HAGB kararı sonucunda hüküm giydigi çıkarımında bulundugu degerlendirilmistir. Bu durumda Mahkemenin iptal davasına iliskin yargılama kapsamında kalan yetki sınırını, basvurucu hakkında es zamanlı olarak yürütülen ceza yargılamasında verilen kararın sonucuna iliskin tespitiyle masumiyet karinesini ihlal edecek sekilde astıgı g.rülmektedir.
48. Dolayısıyla basvuruya konu mahkeme kararında basvurucunun suçlu olduguna yönelik bir ithamın oldugu g.rüldügünden bireysel basvuruya konu edilen mahkeme kararında masumiyet karinesine yönelik bir müdahalenin bulundugu sonucuna varılmıstır.
49. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildigine karar verilmesi gerekmektedir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yününden
50. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı söyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, basvurucunun hakkının ihlal edildigine ya da edilmedigine karar verilir, ihlal kararı verilmesi halinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmıssa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hallerde basvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladıgı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak sekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
51. Basvurucu, Ihlalin tespiti ile yeniden yargılanma talebinde bulunmustur.
52. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Dogan kararında ihlal sonucuna varıldıgında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacagı hususunda genel ilkeler belirlenmistir (B. No: 2014/8875, 7/6/2018, [GK]). Mahkeme diger bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da deginmis ve bu durumun ihlalin devamı anlamına gelecegi gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacagına da isaret etmistir (Aligül Alkaya ve digerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).
53. Bireysel basvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildigine karar verildigi takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldıgından söz edilebilmesi için temel kural mümkün oldugunca eski hale getirmenin yani ihlalden önceki duruma d.nülmesinin saglanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynagı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya islemin ve bunların yol açtıgı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep oldugu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu baglamda uygun g.rülen diger tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Dogan, §§ 55. 57).
54. Ihlalin mahkeme kararından kaynaklandıgı veya mahkemenin ihlali gideremedigi durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile I.tüzük’ün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneginin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doguran ve bireysel basvuruya .zgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına baglı olarak yeniden yargılama kararı verildiginde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlıgım kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir karar kendisine ulasan mahkemenin yasal yükümlülügü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarım gidermek üzere gereken islemleri yerine getirmektir (Mehmet Dogan, §§ 58-59; Aligül Alkaya ve digerleri (2), §§ 57-59, 66-67).
55. Incelenen basvuruda masumiyet karinesinin ihlal edildigi sonucuna ulasılmıstır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandıgı anlasılmaktadır.
56. Bu durumda masumiyet karinesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel basvuruya .zgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken is yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulastıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneginin yeniden yargılama yapılmak üzere Edirne Idare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
57. Dosyadaki belgelerden tespit edilen, basvuru harcı olarak ödenen 239,50 TL yargılama giderinin basvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Masumiyet karinesinin ihlal edildigine iliskin iddianın KABUL EDILEBILIR OLDUGUNA,
B. Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin IHLAL EDILDIGINE,
C. Kararın bir örneginin masumiyet karinesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Edirne Idare Mahkemesine (28/10/2010 tarihli ve K.2008/1134, K.2010/334) GÖNDERILMESINE,
D. 239,50 TL harçtan olusan yargılama giderinin basvurucuya ÖDENMESINE,
E. Ödemenin, kararın tebligini takiben basvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlıgına basvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması halinde bu sürenin sona erdigi tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAIZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneginin Adalet Bakanlıgına GÖNDERILMESINE 9/9/2020 tarihinde OYBIRLIGIYLE karar verildi.
Yorum Yap