T.C. Bölge Adliye Mahkemesi
Sakarya 12. Hukuk Dairesi
Esas No: 2023/294
Karar No: 2023/1282
Karar Tarihi: 27-09-2023
İŞE İADE DAVASI – DAVACININ İŞ AKDİNİN ÇALIŞMA ARKADAŞINA KARŞI HAKARET İÇEREN VE ONUR KIRICI SÖZLER NEDENİYLE HAKLI NEDENLE FESHEDİLDİĞİ – İLK DERECE MAHKEMESİNİN GEREKÇESİNİN YERİNDE OLMAMASI – DAVALI VEKİLİNİN İSTINAF BAŞVURUSUNUN KABULÜ İLE İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ KALDIRILMASI
ÖZET: Dosya kapsamınca sabit olduğu üzere; davalı şirket çalışanları …, … ve …’ün birlikte sohbet ettikleri esnada davacının …’e seslenerek, … ve …’yı kast ederek ”yeni kaşarlarını buldun” dediği, adı geçenlerin şikayetçi olması üzerine davalı işverenlikçe disiplin sürecinin işletildiği, konuya ilişkin bilgisi olanların ifadelerinin alındığı, davacının da savunması alınarak disiplin kurulunca yapılan değerlendirme sonrasında davacının iş akdinin çalışma arkadaşına karşı hakaret içeren ve onur kırıcı sözler nedeniyle haklı nedenle feshedildiği, dolayısıyla yapılan feshin haklı nedene dayanması nedeniyle işe iade davasının reddedilmesi yerindedir. Ancak ilk derece mahkemesince haklı nedenle feshin kabulü olmayacağı, davacının iş akdinin davalı tarafça geçerli nedenle feshedildiğinin kabulü dosya kapsamına uygun düşmemiştir. Davacının eylemi sabit olup söz konusu hakaret içeren ve onur kırıcı sözlerin saka ile söylendiğinden bahisle bu yönde bir karar verilmişse de davacının sarf etmiş olduğu sözler nedeniyle şikayetçilerin namuslarına halel gelmesi endişesini yaşadıkları, şakanın da ölçüsü olup davacının bu sınırı aştığı, davacının eyleminin sataşma mahiyetinde olduğu açık olduğundan davanın reddedilmesi yerinde olup davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde bulunmamış, ilk derece mahkemesinin gerekçesinin yerinde olmaması nedeniyle yeniden kurulan hükümde iş akdinin davalı işverenlikçe haklı nedenle feshedilmiş olduğundan davanın reddine karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının davalı firmada 02.09.2000-07.09.2021 tarihleri arasında operatör sorumlusu olarak çalışmakta iken iş akdinin 07.09.2021 tarihinde davalı isveren tarafından haksız olarak feshedildiğini, işveren tarafından verilen fesih bildirgesinde açık, net ve kesin olmadığını, fesih belgesinde davacının fesih sebebinin ne olduğu açık yazmadığını, davacının durumunun görüşülebilmesi amacıyla toplanan disiplin kurulunda oy çokluğu ile alınan karar gereği çalışma arkadasına karsı sarf ettiği iddia edilen hakaret içeren ve onur kırıcı sözleri nedeni ile hizmet akdi İş Kanunu’nun 25/II-b bendine göre tazminatsız feshedildiğini, davacının davalı işyerinde ilk günden beridir hiçbir disiplin soruşturması gerektiren fiil islemediğini, davacının ilk işe girdiği zamandan beridir çok yakın arkadası olan ve başka bir bantta çalışan ve eskiden beri samimiyeti devam eden arkadaşıyla sigara içerken sakalaştığını, işveren tarafça sırf bu sebepten dolayı davacının isten çıkarıldığını, davacının isten çıkarılırken işten ayrılış kodunda 43 yazdığını, davacının iş kanunu’nun 25/II-b fıkrası uyarınca işten çıkartıldığını, işverenin isten çıkış kodunda bildirdiği kodla bağlı olup işten ayrılış sebebini daha sonradan değiştirmesi de mümkün olmadığını, feshin son çare ilkesine işveren tarafından uyulmadığını, davacının cezalandırılmasının tek sebebinin uzun süre işyerinde sendika temsilciliği yapması oldugunu açıklanan nedenler ve sayın mahkemece re’sen nazara alınacak sair nedenlerden dolayı; işverence yapılan feshin geçersizliğine, davacının işe iadesine, davacının yasal sürede ise başvurmasına rağmen işverenin süresi içinde ise başlatmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının fesih nedeni ve kıdemi dikkate alınarak dört aylık ücreti olarak belirlenmesine, davacının işe iade için işverene süresi içinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar doğmuş bulunan sekiz aylık ücret ve diğer haklarının davacıya ödenmesi gerektiğinin belirlenmesine, davacının ise başlatılması halinde varsa ödenen ihbar ve kıdem tazminatının bu alacaktan mahsubuna, haksız fesih tarihi olan 07.09.2021 tarihinden itibaren yukarıda yazılı alacak kalemlerine bankalarca uygulanan en yüksek banka mevduat faizi isletilmesi y.nünde hüküm tesisine, yargılama masraf ve giderleri ile vekalet ücretlerinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının iş akdinin haklı ve geçerli nedenle ve fesih usulüne uygun olarak gerçeklestirildiğini, davacının çalışma arkadasları … ve …’ya karsı yanlarında vardiya amiri …’ün de bulunduğu sırada, onur şeref ve namuslarına dokunacak söz sarf ettiğini, … ve … çay molasında … ile sohbet ederken davacının uzaktan yüksek sesle …’e “… yeni kaşarlar bulmuşsun kendine” şeklinde sözlerle seslendiğini, davacının bu sözlerinden her üç kisinin de rahatsız olarak şikayette bulunduğunu, davacının disiplin kurulu tutanaklarına da yansıyan tavrı ve sözü işverene tam da İş Kanununun 25/II-d maddesi uyarınca fesih hakkı verdiğini, İş Kanunu düzenlemesinin yanında davalı işyerinde yürürlükte bulunan TIS’in eki olan İç Yönetmeliğin 36/32. maddesi hükmü uyarınca gerçekleştirilen is akdi feshi, TIS’in 24/A-5 ve 6. maddesi uyarınca süresinde ve usulüne uygun olarak gerçeklestirildiğini açıklanan nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESI KARARININ ÖZETI:
Dosya içerisinde bulunan davacıya ait 07.09.2021 tarihli fesih bildiriminde özetle; “19.09.2018 tarihinden bu yana hizmet akdine müsteniden işyerimizde çalışmaktasınız. Durumunuzun görüşülmesi amacı ile toplanan işyeri Disiplin Kurulunda oy çokluğu ile alınan karar gereği çalışma arkadasınıza karsı sarf etmiş olduğunuz hakaret içeren ve onur kırıcı sözler nedeni ile hizmet akdiniz 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II-b bendine göre tazminatsız olarak feshedilmistir.” yazıldığı görülmüştür. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının iş akdinin 07.09.2021 tarihinde davalı işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini, davacının davalı işyerinde ilk günden beridir hiçbir disiplin soruşturması gerektiren fiil işlemediğini, davacının ilk işe girdiği zamandan beridir çok yakın arkadaşı olan ve başka bir bantta çalışan ve eskiden beri samimiyeti devam eden arkadaşıyla sigara içerken şakalaştığını, işveren tarafça sırf bu sebepten dolayı davacının işten çıkarıldığını, feshin son çare ilkesine uyulmadığını, davacının cezalandırılmasının tek sebebinin uzun süre işyerinde sendika temsilciliği yapması oldugunu beyan etmiştir. Davalı taraf ise; davacının çalışma arkadaşları … ve …’ya karsı yanlarında vardiya amiri …’ün de bulunduğu sırada, onur şeref ve namuslarına dokunacak söz sarf ettiğini, … ve … çay molasında … ile sohbet ederken davacının uzaktan yüksek sesle …’e “…yeni kaşarlar bulmuşsun kendine” şeklinde sözlerle seslendiğini, davacının bu sözlerinden her üç kişinin de rahatsız olarak şikayette bulunduğunu, davacının disiplin kurulu tutanaklarına da yansıyan tavrı ve sözünün işverene İş Kanununun 25/II-d maddesi uyarınca fesih hakkı verdiğini, İş Kanunu düzenlemesinin yanında davalı işyerinde yürürlükte bulunan TIS in eki olan İç Yönetmeliğin 36/32. maddesi hükmü uyarınca gerçekleştirilen is akdi feshi, TIS’in 24/A-5 ve 6. Maddesi uyarınca süresinde ve usulüne uygun olarak gerçekleştirildiğini beyan etmiştir. Dosya kapsamı ve tanık beyanlarının birlikte değerlendirilmesinde; davalı şirket çalışanları …, … ve …’ün birlikte sohbet ettikleri esnada davacının …’e seslenerek, … ve …’yı kast ederek “yeni kasarlarını buldun” dediği, davacının savunmasında özetle; …’le samimiyetlerine binaen art niyet olmadan sakalaşma kastı ile mecazi anlamda o sekilde söylediğini, yanlış anlaşılması üzerine özür dilediğini, eve gittikten sonra … isimli çalışanın telefonunu arayarak niyetinin kötü olmadıgını belirtip yeniden özür dilediğini beyan ettigi, dinlenen davacı tanıklarının da davacının şakalaşma kastı ile kötü niyet olmadan o şekilde konuştuğunu, sonrasında özür dilediğini beyan ettikleri, davalı tanıklarının ise davacının …’ün uyarısı üzerine özür dilediğini beyan ettikleri anlaşılmıştır. Dosya kapsamından davacının hakaret kastı bulunmaksızın şakalaşma amacı ile …’e hitaben … ve …’yı kastederek “yeni kasarlarını buldun” dediği ancak söz konusu cümlenin hakaret kastı bulunmasa dahi bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına zarar verebilecek bir söz olduğu, davacı tanıklarının arkadas grupları içerisinde benzer konuşmalar yapıldığını beyan etmelerinin söz konusu durumu degiştirmeyeceği, her ne kadar davalı işverenlikçe davacının is akdinin haklı nedenle feshedildiği belirtilmişse de davacının hakaret kastının bulunmadığı ve özür dilediği anlaşılmakla bu asamada haklı nedenle feshin ölçü olmayacağı, davacının is akdinin davalı tarafça geçerli nedenle feshedildiği anlaşıldığından yargılama sonunda oluşan vicdani kanaate göre davanın reddine karar verilerek aşagıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçeleriyle karar verildiği görülmüştür.
İSTiNAF BASVURUSU:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Ilk derece Mahkemesi gerekçeli kararında, davacı müvekkilinin “yeni kasarlarını buldun” seklindeki ifadesinin hakaret maksatlı söylenmediğini, ancak bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına, zarar verebilecek bir söz oldugunu, ayrıca davacının özür dilemesi nedeniyle işverenin is akdinin haklı nedenle feshetmesi bakımından ölçülü olmadığım, bu sebeple somut olay bakımından feshin “geçerli fesih” niteliğinde olduğu belirtildiğini ve ise iade davasının reddine karar verildiğini,
-Mahkemece her ne kadar işverenin haklı fesih gerekçesini .l.ülü bulmayıp feshin geçerli olduğu seklinde hüküm tesis etmiş olsa da mevcut olayda feshin haksız olduğu kanaatinde olmakla ilk derece Mahkemesinin kararının hukuka aykırı oldugunu,
-Dosya kapsamında dinlenen tanık anlatımlarında olayın is yerinde şakalaşmaktan ibaret oldugunu, hakaret veya bir baskasının şerefine onuruna halel getirecek anlamda kullanılmadığını, zaten olayın hemen akabinde yanlış anlaşılmanın önlenmesi için davacı tarafından özür dilendiğini, olayın aksamı diğer çalışanlar aranarak bir kez daha yanlış anlaşılmanın önüne geçmek için tekrar özür dilendiği hususları açıkça ifade edildiğini,
-Bu doğrultuda ilk derece mahkemesi kararında .l.ülülük ilkesinden bahsetmiş olsa da feshin geçerli sayılması somut olay açısından .l.ülü olmamakla ağır bir neticeye sebebiyet verdigini, bu hususta tanık anlatımlarına yeniden değinmemiz gerekir ki; tanık anlatımları doğrultusunda istinaf nedenlerine değinmemiz gerekirse; davalı işveren, müvekkilimizin bahse konu olay neticesinde haklı fesih iddiasıyla is akdini sonlandırdığını, müvekkili davalı is yerinde 20 yılı askın süredir çalıştığını, bu süre boyunca herhangi bir uyumsuzluğa veya düzeni bozacak sekilde hareketlere sebebiyet vermediğini, buna iliskin müvekkili kınama ihtar vs hiçbir uyarı almadığını, zaten bu tip durumlar içerisinde bulunmadığı için uyarı almasının da mümkün olmadıgını,
-Dava konusu ihtilaf “kasar” kelimesinin kullanılmasından .türü müvekkilinin is akdinin sonlandırılmasına iliskin oldugunu, öncelikle kasar kelimesi Türk Dilinin yapısı itibarıyla ve toplumdaki kullanımı açısından birçok yere çekilebildiğini, ancak genel olarak kasar kelimesi “eski” “tecrübeli” anlamında kullanıldığını, bahse konu olay da aslında bundan ibaretken, anlamı dışına çıkarıldığını ve işveren tarafından da fırsat bu fırsat denilerek 22 yıllık çalışma hayatı bulunan müvekkilinin is akdi sonlandırıldığını,
-Müvekkilinin çalıştığı süre boyunca sendika temsilciliği yapmış olması da is akdinin sonlandırılmasında etkili oldugunu, her ne kadar davalı yan dilekçesinde söz konusu olayı kabul edilemez bulmuş olsa da söz konusu olay bir bardak suda fırtına kopartmaktan farksız oldugunu,
-Birbirini tanıyan çalışanlar arasında ve böylesi kalabalık bir çalışma ortamında çok normal karsılanabilecek bir olayın uzun süreli çalışan ve sendika temsilciliği yapan isçinin is akdinin feshi ile sonuçlanması orantılılık ilkesi ile bağdaşmadığını,
-Diğer yandan ceza hukuku anlamında kasar kelimesi hakaret olarak kesin bir kabul görmemişken somut olayda herhangi bir soruşturma/kovuşturma bulunmazken yalnızca is disiplini ileri sürülerek uyarı, ihtar vs seçenekler mevcutken böylesi ağır bir karsılık bulması aynı zamanda feshin son çare olması ilkesine de aykırı oldugunu,
-Davalı tanıkları olaydan sonra davacının kendilerinden özür dilediğini beyan ettiklerini, ayrıca kelimenin maksadı dışına çıkarıldığını kötü bir anlamda kullanılmadığının ifade edildiğini de beyan ettiklerini,
– Bununla birlikte müvekkili olaydan sonra 1 hafta daha çalısmaya devam etmiş olup çalışma bolumu degiştirilmediği gibi taraflar aynı vardiyada bile çalışmadığını,
-Sonuç olarak böylesi bir olayın fesih ile sonuçlandırılması ağır netice doğurduğunu, feshin son çare olması ilkesine aykırı düştüğünü,
-Tüm bu sebeplerle; davalı işveren tamamen fırsat kollamak suretiyle haksız ve k.tü niyetli olarak çalışanlar arasında şakalaşmaktan ibaret bir olayı fesihle sonuçlandırması orantılılık ilkesin aykırı olmakla birlikte feshin son çare olması ilkesine de aykırı olduğunu,
-İlk derece mahkemesince her ne kadar feshin haklı olmadıgı tespit edilmişse de feshin geçerli kabul edilmesi de dosya muhtevasına ve hukuka aykırı düştüğünü, bu bakımdan söz konusu kararı istinaf etmekle davanın ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesiyle ise iade y.nünde hüküm kurulmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
-Davacının is akdi haklı nedenle ve fesih usulüne uygun olarak gerçekleştirildiğini, bu nedenle yerel mahkemenin gerekçesinin haksız ve dayanaksız oldugunu, davacı, çalışma arkadasları … ve …’ya karsı, yanlarında vardiya amiri …’ün de bulunduğu sırada, onur şeref ve namuslarına dokunacak söz sarf ettigini, … ve …, çay molasında … ile sohbet ederken, davacı uzaktan yüksek sesle, …’e “….yeni kasarlar bulmuşsun kendine” seklinde sözlerle seslendiğini, davacının bu sözlerinden her ü. kisi de son derece rahatsız oldugunu ve şikayette bulunduklarını,
– Davacının alenen sarf ettigi bu sözler hem …’ün hem de … ile …’nun namus, şeref ve itibarını zedeleyecek nitelikte oldugunu ve bu sözlerin saka ya da samimiyete dayalı söylenmiş olması kabul edilebilir olmadıgını, kaldı ki, davacının “kasar” s.zünün muhatabı olan … ve … ile samimiyeti de bulunmadığını, yerel mahkeme her ne kadar gerekçeli kararında davacının özür dilediğini ve hakaret kastının bulunmadığı beyan edilmiş ise de özür dilenmesi feshin haklılığını ortadan kaldırmayacağını, olayı yasayanlar bizzat mahkeme huzurunda dinlenmiş olup, gerek işyeri gerekse de sosyal yaşantılarında yasadıklarını, nasıl olumsuz bir sekilde etkilendiklerini beyan ettiklerini, hal böyle iken yasanan bu durum işverene tam da bu noktada haklı fesih imkanı verdigini,
– Kaldı ki davacının bu onur kırıcı sözlerinden sonra müvekkil is yerinde dedikodu yayıldığını, çalışma barısının bozulduğunu, hal böyle iken davacının is akdinin haklı nedenle feshedildiği Yargıtay kararları ile de sabit oldugunu,
– Davacının is akdine iliskin olarak is kanunu düzenlemesinin yanında müvekkil işyerinde yürürlükte bulunan TIS’in eki olan iç yönetmeliğin 36/32. maddesi hükmü de dikkate alınmış olup, is akdi feshi TIS’in 24/a-5 ve 6. maddesi uyarınca süresinde ve usulüne uygun olarak gerçeklestirildiğini,
-Ayrıca dosya kapsamında yer alan özlük dosyasında bulunan tutanaklardan anlaşıldığı üzere davacının ilk eylemi de olmadıgını, davacı 2018 yılında da işyerinde çalışmakta olan bir çiftin özel yasamı hakkında dedikodu yapmasını ve ondan önce de başka bir kadın çalışan hakkında benzer konuşmaları nedeniyle uyarıldığını, davacının bu tür rahatsız edici konuşmalar yaptıgı tanık beyanları ile de sabit oldugunu, davacının bu tür davranışları, feshe neden olan son olayda da hiçbir işyerinin tahammül edemeyeceği noktaya geldigini, hal böyle iken işbu davanın da reddi gerektiğini belirterek; istinaf itirazında bulunmuştur.
GEREKÇE:
İş bu dava İşe İade istemine iliskindir.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni y.nünden yapılan inceleme sonucunda;
4857 Sayılı Is Kanunu’nun 18. maddesi kapsamında davacının is güvencesi hükümlerinden yararlanıp yararlanmayacağı hususunda yapılan degerlendirmede, hizmet süresinin 6 aydan fazla olduğu, davalı işyerinin 30’dan fazla isçi çalıştırdığı, taraflar arasındaki sözleşmenin belirsiz süreli olduğu, davacının isin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili yardımcısı ya da işyerinde isin bütününü sevk ve idare eden isçi ise alma ve isten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunmadığı, is akdinin fesih tarihinden itibaren 1 aylık hak düşürücü süre içerisinde arabulucuya müracaat edildiği ve arabuluculuk son tutanağının düzenlenmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde is bu davanın açıldığı, bu durum karsısında ise iade davasının ön koşulları yönünden bir eksikliğin bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Fesih bildiriminde özetle; “19.09.2018 tarihinden bu yana hizmet akdine müsteniden İş yerimizde çalışmaktasınız. Durumunuzun görüşülmesi amacı ile toplanan İş yeri Disiplin Kurulunda oy çokluğu ile alman karar gereği çalışma arkadasınıza karşı sarf etmiş olduğunuz hakaret içeren ve onur kırıcı sözler nedeni ile hizmet akdiniz 4857 sayılı Is Kanunu’nun 25/II-b bendine göre tazminatsız olarak feshedilmiştir.” yazıldığı görülmektedir.
Dosya kapsamınca sabit olduğu üzere; davalı şirket çalışanları …, … ve …’ün birlikte sohbet ettikleri esnada davacının …’e seslenerek, … ve …’yı kast ederek ”yeni kasarlarını buldun” dediği, adı geçenlerin şikayetçi olması üzerine davalı işverenlikçe disiplin sürecinin işletildiği, konuya iliskin bilgisi olanların ifadelerinin alındığı, davacının da savunması alınarak disiplin kurulunca yapılan degerlendirme sonrasında davacının is akdinin çalışma arkadasına karsı hakaret içeren ve onur kırıcı sözler nedeniyle haklı nedenle feshedildiği, dolayısıyla yapılan feshin haklı nedene dayanması nedeniyle ise iade davasının reddedilmesi yerindedir. Ancak ilk derece mahkemesince haklı nedenle feshin ölçülü olmayacağı, davacının iş akdinin davalı tarafça geçerli nedenle feshedildiğinin kabulü dosya kapsamına uygun düşmemiştir. Davacının eylemi sabit olup söz konusu hakaret içeren ve onur kırıcı sözlerin saka ile söylendiğinden bahisle bu yönde bir karar verilmişse de davacının sarf etmiş olduğu sözler nedeniyle şikayetçilerin namuslarına halel gelmesi endişesini yasadıkları, sakanın da ölçüsü olup davacının bu sınırı aştığı, davacının eyleminin sataşma mahiyetinde olduğu açık oldugundan davanın reddedilmesi yerinde olup davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde bulunmamış, ilk derece mahkemesinin gerekçesinin yerinde olmaması nedeniyle yeniden kurulan hükümde is akdinin davalı iş verenlikçe haklı nedenle feshedilmiş oldugundan davanın reddine karar verilmiştir.
HMK’nın 355. Maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni y.nünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin davanın reddine yönelik gerekçesinin doğru olmadıgı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 Sayılı HMK’nın 353/l-b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden davanın esası hakkında karar verilmesi gerektiği, davacı vekilinin tüm istinaf nedenlerine iliskin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki sekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDINE,
-Alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından davacı tarafından pesin olarak yatırılan 79,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
2-Davacı tarafça yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
I-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ILE, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.2. maddesi gereğince ILK DERECE MAHKEMESI KARARININ KALDIRILMASINA,
II-Davanın REDDINE,
1-Alınması gereken 269,85 TL karar harcından davacı tarafından pesin harç olarak yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
2-Davacı tarafından ilk derece yargılamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-Davalı tarafından ilk derece yargılamasında yapılan 168,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. geregince 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-7036 sayılı Yasa’nın 3. maddesi gereğince Arabuluculuk faaliyeti sırasında Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen zorunlu giderin davacı taraftan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, ilk derece mahkemesince bu konuda harç tahsil müzekkeresi yazılmasına,
6-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde iadesine,
7-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvurma harcı olan 492,00 TL ile istinaf asamasında yapılan 211,00 TL istinaf gideri olmak üzere toplam 703,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Kullanılmayan gider avanslarının talep halinde ilgililere iadesine,
9-HMK’nın 359. maddesinin 3. fıkrası gereğince kararın tebliği ile HMK’nm 302. maddesinin 5. fıkrası gereğince harç tahsil/ iade müzekkeresi yazılması islemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
10-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti taktirine yer olmadıgına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 7036 sayılı Yasa’nın 8/1-a maddesi ve 4857 sayılı Yasa’nın 20. maddesinin 3. fıkrası gereğince KESIN olmak üzere 27/09/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Yorum Yap